Hrant Dink: Hafızanın Kaybı, Kaybın Hafızası
Kurtuluş’u kimin gündüz düşleriyle beraber yürüyoruz? Halaskargazi’deki kalabalıklar arasında şekil değiştiren bir hafıza taşının adalet ağrısıyla mı? Ruh halinin tedirginliği karşısında burada olduğunu hatırlatmaya kararlı bir güvercin kahkahasında mı? İstanbul’da soykırımın izleri Anadolu’da olduğu kadar güçlü hissedilmiyor belki fakat Türkiye’de Ermeni olmanın ikircikli duygulanımı bir nesne veya mekandan ziyade Şişli’de bir hayaletin varlığıyla dile geliyor. Ermeni gazeteci Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de çalıştığı Agos Gazetesi binasına girerken Ogün Samast tarafından öldürülmesi, İstanbul’da yaşayan Ermenilerin hem Ermeni kimliklerini hatırladıkları hem de aynı zamanda içlerine dönmek zorunda kaldıkları bir araftalık haline yol açtı (Von Bieberstein 2017). Hrant Dink cinayeti; siyasetçilerin, yargının, medyanın ve devlet kontrolündeki bazı sözde sivil toplum kuruluşlarının dahil olduğu yaklaşık üç yıllık bir tehdit sürecinin sonucuydu. Davayla ilgili hukuki süreç bugün hala devam etmektedir. Ne yazık ki bu şiddet ve silme politikaları silsileri Hrant’ın ölümüyle son bulmadığı gibi hukuksuzluk süreci ihmaller, örtbaslar, delil karartmalar ve yanıltıcı eylemlerle katmanlanarak dağlanmakta.
Hrant’ın açtığı yarık özellikle Türkiye’deki genç Ermeniler için bir dönüm noktası olmuş (Pulatyan 2021); keder duygusuyla olan ilişkilerini değiştirmiştir. Nora Tataryan’ın (2011) tarif ettiği gibi, Şişli’deki olay yıkıcı bir duygulanım yaratmış ve cinayetin işlendiği yeri, doğası gereği melankoli ve yas tutmaya meyilli olan Ermeni toplumu için bir hafıza anıtı haline getirmiştir. Bu yıkım bazı açılardan kolektif bir direnişe yol açmış olsa da dönüştürücü etkisinden bahsetmek o kadar mümkünatlı değil. Kurtuluş’taki Ermeniler çoğunlukla Hrant’ın ölümünün, soykırımın inkârının bir sonucu olarak, yas ve kayıp bağlamında nasıl bir anlam yükleneceği konusunda belirsizlik yarattığını düşünürken “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” sözünü kimlerle birlikte hayal ettikleriyle ilgili bir düş bunalımındalar. Bu araftalık halini anlamlandırabilmek için Butler’ın (2006) söylediklerinden yola çıkarak, yasın inkârı şüphesiz kimin “insan” olarak kabul edilebileceğiyle de ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bunu takiben Türkiye’deki Ermeni tarihinin ve acılarının inkârı bağlamında, empati duygusunun eşitsiz dağılımı Hrant’ın ölümünde ve soykırımda belirginleşmektedir: İnkârcı habitus (Suciyan 2016), Ermenilerin yaralarının tanınmadığı veya kabul edilmediği bir ortamı sürdürerek, deneyimleri ve acıları hayaletleştirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki hâkim tarihsel anlatı, soykırımın inkârı üzerine inşa edilmenin yanı sıra diğer etnik ve dini farklılıkları depolitize eden ve reddeden milliyetçi ideolojiye dayanmaktadır. Ulusun doğuşu, “Türk kimliği dışındakilerin” ölümleri ve sürgün edilmelerinin gerekliliğini savunurken gelecek için doğrusal bir kurtuluş anlatısı inşa eder (Göçek 2015). Bunun bir sonucu olarak yaşadığımız şiddet coğrafyasında Ermenilerin, Kürtlerin, Rumların, Süryanilerin, Lubunyaların ve diğer hayaletleştirilen toplulukların ölümleri ve kayıpları tanınmaz hale geldi. Bu açıdan bakıldığında, Hrant’ın hayaleti devletin zamansal anlatısına bir müdahale niteliği taşıyor ve 1915’in bir kurbanı olarak görmek isteyenlere inat 23,5 Nisan gibi başka potansiyel evrenlere davet ediyor. Onun zamanda ve mekanda açtığı kırılmanın ardından tutula(maya)n yasla ilişkilendirilen veda ve doğrusal ilerleme zamansallığının aksine, kaybın geçmişi çözümsüz bıraktığını hatırla(t)mak çok önemli. Ulus-devlet Hrant Dink için bir gelecek kurgulamıştır belki ancak onun barış görüsünün ölümsüzlüğü (değişik formlarda da olsa) bize her seferinde yeniden başlamak için orada olduğunu gösterebilir. Bu aşkın ve ikircikli yasın açtığı alternatif zamansallıkların aktivizm ve melankolinin potansiyel ittifaklarından ilham almaya izin vererek Hrant’ın hayaletinin varlığında mücadeleci bir söylemi mümkün kılabileceğini düşünüyorum (Moussawi 2022). Dolayısıyla, Hrant’ın hayaleti kavramını sembolik çerçevenin ötesinde kolektif bir anlam içinde ifade etmenin önemini vurguluyorum. Bu yaklaşım hayaleti, ruhunda var olan sessizlik ve kandırmaca eğiliminden azat edebilir (Rahimi 2021). Böylelikle hayaletin kendisi, sessizliğinin onu bastırdığı hakim anlam ve iktidar yapılarının gölgesindeki politik bir bağlamda (Gordon 2008) konumlansa dahi her an Şişli’de bir gündüz düşüne sizi davet edebilir, Hrant ile rüyalarda buluşabilirsiniz.
Kaynakça
Butler, Judith. 2006. Precarious life: the powers of mourning and violence. London ; New York: Verso.
Gordon, Avery. 2008. Ghostly matters: haunting and the sociological imagination. New university of minnesota press ed ed. Minneapolis: University of Minnesota Press.
Göçek, Fatma Müge. 2015. Denial of violence: Ottoman past, Turkish present, and collective violence against the Armenians, 1789-2009. Oxford: Oxford University Press.
gürbüz, deniz atakan. 2023. Ghostly Cruisings: Encounters in the City. Master’s thesis Sabancı University Istanbul.
Moussawi, Ghassan. 2022. “In Defense of Specters: Ambivalent Mourning as Queer Affect.” Feminist Formations 34(December): 82–105.
Pulatyan, Rudi Sayat. 2021. Which Armenianness? The Armenian youth of Turkey and their sense of identity and belonging. Master’s thesis Sabancı University Istanbul.
Rahimi, Sadeq. 2021. The Hauntology of Everyday Life. Cham: Springer International Publishing.
Suciyan, Talin. 2016. The Armenians in Modern Turkey: Post-Genocide Society, Politics and History. I.B.Tauris.
Tataryan, Nora. 2011. Armenians Living in Turkey and The Assassination of Hrant Dink: Loss, Mourning and Melancholia. Master’s thesis Sabancı University Istanbul.
Von Bieberstein, Alice. 2017. “Surviving Hrant Dink: Carnal Mourning under the Specter of Senselessness.” Social Analysis 61(1).








