Khōra Manastırı Kilisesi ve/veya Kariye Camisi/Müzesi

Khōra Manastırı Kilisesi ve/veya Kariye Camisi/Müzesi

Khōra Manastırı Kilisesi ve/veya Kariye Camisi/Müzesi

 

Khōra Manastırı Kilisesi ve/veya Kariye Camisi ya da Müzesi olarak da bilinen yapı, Balat’ın hemen yanı başındaki Edirnekapı semtinde, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu döneminde yapılmış şehir surları olan Theodosius Surları’nın yakınında yer alır. Yapım tarihi tam olarak bilinmeyen kilisenin tarihi bazı kaynaklara göre 6. yüzyıl, bazı kaynaklara göre ise daha da eskidir. Büyük bir yapı kompleksi olan manastırın merkezinde, İsa’ya adanmış bir kilise olarak inşa edilen Khōra, bu alanın manastırın önemli kişilerinin gömüldüğü bir mezarlık alanı olması sebebiyle kutsal yer’dir.

 

Öte yandan ise Antik Yunanlıların gündelik kullanımında khōra, “kırsal alan”, “kent dışı” gibi anlamlara gelir. Kilisenin inşa edildiği alan, o dönem için kentin sınırları dışında olduğu için kiliseye bu isim verilmiştir.1 Depremler, yıkımlar ve restorasyonlar sebebiyle birçok kere yeniden inşaya varıncaya dek tadilat, bakım ve onarımdan geçen kilise, bugünkü yapısını ancak 14. yüzyılda almıştır. Yapı, sahip olduğu Bizans ikonografisi için önemli örnekler teşkil eden zengin mozaik ve fresklerle bilinir.

 

Khōra Kilisesi, İstanbul’un fethinin ardından kısa bir süre daha kilise olarak varlığını sürdürse de akıbeti dönemin pek çok kilisesinin de olduğu gibi camiye dönüştürülmek (1511 yılında) olmuştur. Uzun bir dönem cami olarak kullanıldıktan sonra 1945 yılında Bakanlar Kurulu tarafından ulusal anıt ilan edilerek müzeye dönüştürülmesine karar verilmiş, 1948 yılından itibaren ise müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

 

Tıpkı Ayasofya’daki sürece benzer bir şekilde yapının müze olarak kullanılması kararı 2019 yılında Danıştay tarafından iptal edilerek, tekrar cami olarak kullanılmasının önü açılmıştır. Yapı, 2020 yılında Cumhurbaşkanı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmiş ve tekrar ibadete açılmasına karar verilmiştir. Halen restorasyonda olan yapının 2024 yılı, Mayıs ayında ibadete açılacağı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından duyurulmuştur.2 Khōra Manastırı Kilisesi’nin cami olarak kullanılmaya başlanmasıyla birlikte yapıdaki Hristiyanlığa ait sembollerin, mozaik ve fresklerin üzeri sıva tabakası ile kapatılmıştır. Yapının üzeri silinerek yeniden oluşturulmaya çalışılan hafızaya rağmen geçmişin izleri (na)mevcudiyetlerini koruyabilmişlerdir. Müze olarak kullanılmasına karar verildikten sonra yapının restorasyon çalışmaları Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından yapılarak sıva ile kapatılan katmaların üzeri kazınmış ve geçmişin izleri tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır.

 

Tıpkı Khōra Kilisesi ve/veya Kahire Camisinin üzeri sıva ile kaplanan tabakasında olduğu gibi, Balat ve civar semtlerdeki yapıların renkli dış cephelerinin üzerinin kazınmasında ortaya çıkacak muhtemel hafıza katmanları arasında bir yakınlık olduğunu söylemek mümkündür. İstanbul’un fethi ve Cumhuriyet sonrası politikalara, sermayenin mekâna olan müdahalelerine rağmen geçmişte ve şimdilerde farklı toplumsal kesimlere ev sahipliği yapan Balat ve civar semtlerde yapılacak bir hafıza ve kazı çalışması, bir arada mekâna tutunan izleri görmemizi sağlar. Dolayısıyla üzeri kazındıkça ortaya çıkan bu hafıza katmanlarını bir kimlik/aidiyet ilişkisi etrafında mı düşünmek gerekir yoksa her türlü hafızaya öncel bir hafızanın zemini olarak mı? Hatırlama ve unutma ikiliğine indirgenemeyen bu zemini esasen iz bırakan her şeyi kaydedip kapsayarak ona eklenen khōra’nın ve/veya Balat’ın kendisi olarak düşünmek mümkündür. Khōra’yı ve/veya Balat’ı düşünürken ise kendimize sorduğumuz soru şudur: hatırlama-unutma ikiliğine indirgenemeyen böylesi bir hafıza zeminine khōra mahal verebilir (hem bir yer hem de bir imkân(sızlık) olarak) mi? Bu soruya verilebilecek cevabın kendisi, yine kendisinden başka bir şey olmayan khōra’nın kendisindedir.

 

Khōra’ya atfedilen çok farklı anlam ve nitelemeden dolayı khōra tıpkı mekanla kurduğumuz ilişkinin kendisinde de olduğu gibi müphemlikler, muğlaklıklar barındırır. Bu yüzden de adlandırılması, anlamlandırılması, ele geçirilmesi zor olandır. Platon’un önemli diyaloglarından biri olan Timaios’ta khōra tam da bu sebeple Platon tarafından da tanımlanmaktan daha ziyade betimlenmeye çalışılır. Timaios’ta Platon, khōra’dan hem “yer”, “meydan”, “mevki”, “bölge”, “yöre” hem de “anne”, “süt anne”, “toplanma yeri”, “taşıyıcı”, “iz taşıyıcı” olarak söz eder. Jacques Derrida’ya göre bunun temel sebebi khōra’nın, logos’un mantığından farklı olmasıdır. Zira khōra’dan bir kavram, bir sözcük, bir anlam olarak söz etmek güçtür. Khōra esasen Platon düşüncesinde önemli bir ayrım olan idealar ve görünüşler (fenomenler) dünyası ikiliğine bir istisnadır. “Ne kavranabilir ne de duyumsanabilir olandır, üçüncü bir türe aittir (trion genos)”, “ne bu ne öbürü hem bu hem öbürüdür” (Derrida, 2008: s.13).

 

Derrida felsefesinde, ikili karşıtlıklara dayandırıldığını söylediği Batı metafizik geleneğinin deconstruction’u (yapı-sökümü) önemli bir yer tutar. Derrida için özdeşlik kurma pahasına farkın silindiği her türlü ayrımda, yapıda yer tutarak ona musallat olan, izi silinen izin farkına varmak da mümkündür. Derrida’nın diğer metinlerinde olduğu gibi Khōra’da da benzer bir “okumaya” girişir. *Derrida’ya göre khōra, mekânda, mekânsallığın kendisinde yaratılmaya çalışılan tüm karşıtlıklara rağmen melez ve/veya öteki mekândır. Dünya üzerinde iz bırakan her şeyin kaydolma yeri olarak khōra, kendini silerek kendine açtığı alanda, kaydolacak her şeyin toplama yeri olarak konumlandıran veya kuran (Derrida, 2008: s.44 ve 52) farkın zemininin kendisidir. Tıpkı différance gibi khōra tam da ismin ortaya çıktığı anda ötekini söyleyerek varlığa mahal veren bir ötekililiğe işaret eder.

 

Kaynakça: Engin Akyürek, Bizans’ta Sanat ve Ritüel, Kariye Güney Şapelinin İkonografisi ve İşlevi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul: 1996. Jacques Derrida, “Différance”, çev. Önay Sözer, Toplumbilim sayı 10 içinde, İstanbul, 1999: s.51-64 Jacques Derrida, Khōra, çev. Didem Eryar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2008. Platon, Timaios, çev. Furkan Akderin, Say Yayınları, İstanbul: 2015. 1.Bknz:https://web.archive.org/web/20150312082031/http://kariye.muze.gov.tr/tr/muze/tarihce/tarihce_15.html son erişim tarihi: 9 Mart 2024. 2. Bknz: https://artdogistanbul.com/kariye-ibadete-aciliyor/ son erişim tarihi: 9 Mart 2024. * Ancak başka bir metnin büyük bir çabası olabileceği için burada girişmediğimiz, Derrida’nın Khōra ile Platon’un Eczanesi metinlerini birlikte okumak şüphesiz faydalı olacaktır. Zira her iki metinde de Derrida hem yazıya hem de khōra’ya yer verir. Derrida’nın yazıyı ele aldığı Platon’un Eczanesi’nde khōra’dan söz etmesine rağmen açıklanmasını ertelerken Khōra metninde ise yazı, kendine önemli bir yer bulur. Esasen Derrida bu metinlerde, khōra ile yazının mekânsallığı ve/veya yazı pharmakon’u (Derrida için yazı sahnesinde kurulmaya çalışılan hatırlama ile unutma ikiliğine karşı yazı hem ilaç hem de zehir anlamlarına gelen pharmakon’dur) arasında yakın bir ilişki, okuma öneriyor gibi görünür. Her ikisi de Platon “okuması”, deconstruction’u (yapı-sökümü) olan bu metinlerde, khōra’nın bizatihi kendisi hem anne hem de çocuk ile ilişkilendirilirken yazının bizatihi kendisi ise hem baba hem de çocuk ile ilişkilendirilir. Bknz: Jacques Derrida, “Platon’un Eczanesi”, çev. Zeynep Direk, Toplumbilim sayı 10 içinde, İstanbul, 1999: s.65-83. Not: Khōra Manastırı Kilisesi ve/veya Kariye Camisi halen tadilatta olduğu için güncel bir fotoğraf almak mümkün olmamıştır. Burada kullandığımız yakın döneme ait görsellerin birçoğu https://www.kariyecamii.com (son erişim tarihi: 6 Mart 2024) adresinden alınmıştır. Yapının 50’li yıllarda geçirdiği restorasyonu gösteren görselin (5. Görsel) kaynağı ise Bizans mimarisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Paul A. Underwood’un çalışmalarından, Berna Çağlar tarafından aktarılmıştır. Bknz: Berna Çağlar, “Kariye Camisi’ndeki (Chora Manastırı Kilisesi) Duvar Resimlerinin Koruma ve Onarım Süreçleri Üzerine” STD, Haziran 2015: 45-59.