Tarlabaşı Yenileme Projesi ve Yıkımlar: Taksim 360
Tarlabaşı Bulvarı inşasının (1986-1988) yarattığı yıkımlar, Tarlabaşı’nın mekânsal ve sosyal dönüşümü üzerinde büyük bir etkiye sahip olurken semtin de kentsel ayrışma dinamiklerini artırdı. Yıkımlar, Tarlabaşı ile Pera arasındaki sınırı keskinleştirirken Tarlabaşı’nı Beyoğlu’ndan ayırarak semtin kendi içine kapanmasına, mekânsal ve sosyal olarak kent yaşamından ayrışmasına sebep oldu. Kent mekânında üretilen eşitsizliklerin artmasına sebep olan bu yıkımlar Tarlabaşı’nı ekonomik, sosyal, kültürel ve politik bir ayrışma mekânı haline getirdi.
Tarlabaşı caddesi üzerinde yaşanan yıkımlar, semtte yoksulluğun artmasına sebep olurken iş imkanlarını kaybedenlerin önemli bir kısmı çareyi başka yerlere göç etmekte buldu. Semtteki ucuz konutların varlığının yanı sıra farklı şiddet olayları sonrasında Ermeni, Rum, Yahudi toplulukların geride bırakarak terk etmek zorunda kaldıkları konutlar sebebiyle Tarlabaşı yoksul, mülksüz yeni göçmenler için önemli bir barınma alanı oldu. Özellikle 90’lı yıllarda Kürt illerinde yaşanan köy yakılmaları sonrası bu şehirlerden önemli göçler alan Tarlabaşı, 2000 sonrasında ise Afganistan, Suriye, Irak ya da Afrika ülkelerinden savaş, şiddet, yoksulluk gibi sebeplerle göç etmek zorunda kalan topluluklara ev sahipliği yapmaya başladı. Göçmen toplulukların yanı sıra Romanlara, Translara, seks işçilerine ev sahipliği yapan Tarlabaşı, civardaki hizmet sektöründe, küçük atölyelerde düşük ücret karşılığında çalışan işçilerin, seyyar satıcılık, atık kâğıt toplayıcılık gibi enformel ve güvencesiz işlerde çalışan yoksul kesimin yaşama tutunma mekânı haline geldi.
Tarlabaşı’nın geçirdiği bu mekânsal ve sosyal dönüşüm ise semtte yaşanacak yeni yıkımların zeminini hazırladı. Kent yoksulluğu, dışlanma ve ayrışmanın çok katmanlı yaşandığı bir semt olan Tarlabaşı tam da bu sebeple kentsel yenileme adı altında yeni yıkımlara sahne oldu. Tarlabaşı’nda 2007 yılında başlatılan “kentsel yenileme projesi” esasen semtin fiziksel yapısından daha ziyade sosyal yapısını değiştirip-dönüştürmeyi amaçlıyordu. Projenin ana amacı pek çok kentsel dönüşüm projesinde de olduğu gibi, bölgenin soylulaştırılarak turizme ve yeni üst sınıfa açılması olsa da burada yaşayan toplulukların kent merkezinden periferiye itilerek “steril” bir kent mekânının yaratılmasıydı.
***
2005 yılında çıkartılan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmazların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun sonrasında tıpkı Fener-Balat-Ayvansaray örneğinde de olduğu gibi Tarlabaşı da yenileme alanı ilan edilerek Tarlabaşı Kentsel Yenileme Projesi (2007) başlatıldı. Beyoğlu Belediyesi tarafından başlatılan projenin ihalesini kazanan ise aynı zamanda Fener-Balat-Ayvansaray Kentsel Dönüşüm Projesi’ni (2007) de yürüten Çalık Holding’in sahip olduğu GAP İnşaattı. Her iki proje de merkezi ve yerel yönetimler ile sermaye iş birliğinde kent mekanının nasıl sermaye birikim sürecinin aracı kılındığını gözler önüne sermek açısından oldukça önemli projelerdir.
Tarlabaşı’nın çehresini önemli ölçüde değiştirmeyi ve tıpkı Balat-Fener’in kentsel dönüşüm projelerinde de olduğu gibi Tarlabaşı’nın turizm potansiyelini artırarak Taksim’e yeniden entegre etmeyi amaçlayan bu projeye, Taksim 360 adı verildi. Beyoğlu Belediyesi tarafından hazırlanan proje kataloğundan da açıkça görüleceği üzere projenin temel amacı bölgenin soylulaştırılmasıydı. GAP İnşaat tarafından üstlenilen projede, Taksim caddesi üzerinde ve Tarlabaşı semtinde yer alan 9 yapı adasını (yaklaşık 20.000 m2lik alan) kapsayan yıkımlarda bugüne dek 210’u tescilli olmak üzere 278 yapı yıkılarak yerine alışveriş merkezi, otel, konut ve ofis gibi turizm ve ticaret amaçlı yapılar inşa edildi.
Katalogdan bir görsel gelebilir: Dosyada bir fotoğraf gönderdim, kesip kullanmaya uygunsa (özellikle sağ taraftaki) kullanılabilir.
***
Tarlabaşı Yenileme Projesi sebebiyle yaşanan yıkımların asıl hedefi şüphesiz burada yaşayan topluluklar yerinden etmekti. Tarlabaşı için özellikle medyada yaratılan “suç”, “fuhuş” yuvası gibi ayrımcı ve dışlayıcı söylemler, semtte yaşayan toplulukları ötekileştirirken burada yapılması planlanan “kentsel dönüşüm” projelerinin de en önemli gerekçesi olarak sunuluyordu. Tarlabaşı ve Ben (2014) belgeselinin ana karakteri Mustafa’nın da söylediği gibi ötekileştirilen ve kriminalize edilen farklı kimliklerin “saklanma yeri” ve yaşama tutunma mekanı olan Tarlabaşı tam da bu sebeple yeni yıkımların hedefindeydi. Tarlabaşı’nda yaşayan yoksul, mülksüz, güvencesiz topluluklar, farklı bir şiddet pratiği ile tıpkı geçmişte Tarlabaşı’nın ev sahipliği yaptığı Ermeni, Rum, Yahudi toplulukları gibi mülksüzleştirilerek zorla yerinden edilmek istenmekte.
***
Kaynakça:
Marianna Francese ve Jaad Gaillet (yönetmenler), Tarlabaşı ve Ben belgeseli, 2014: https://www.setfilmizleyin.com/film/tarlabasi-ve-ben-izle-2015-full-hd/, son erişim tarihi: 1 Haziran 2024.
Bahar Şahin: “Tarlabaşı: “Medeniyetin 150 Metre Aşağısı””, Hayalden Gerçeğe: Tarlabaşı Toplum Merkezi Deneyimi içinde, der. Pınar Uyan Semerci, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010: s.9-49.
Mücella Yapıcı: “Neoliberalizmin 40 Yıllık Şantiyesi: Tarlabaşı”, Tarlabaşı: Bir Kent Mücadelesi içinde, haz. Hande Akarca ve Rıfat Doğan, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayınları, İstanbul, 2018, s. 131-151.
http://www.tarlabasi360.com/tr/ son erişim tarihi: 1 Haziran 2024.








