Balat’tan Hasköy’e Yahudilerin Toplumsal Hafızası: Tanıklıklar ve Anılar
Balat, geçtiğimiz yüzyılın ortalarına dek İstanbul’un en yoğun Yahudi nüfusuna sahip, İstanbul Yahudi Cemaatinin en eski ve belki de en önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Öyle ki Reşat Ekrem Koçu İstanbul Ansiklopedisi’nde semtten, “İstanbul’da Musevi denilince Balat, Balat denilince de Musevi akla gelir” diyerek bahseder. Semtin bir zamanlar “Yahudi semti” olarak anılmasını sağlayan şimdilerde ise bazılarının ya tamamen yok edildiği ya da yıkılmak üzere olduğu Verya, Kal Kadoş Selaniko, Çana, Pol Yaşan, Eliyav, Kasturya, İştipol gibi pek çok sinagogun yanı sıra Yıldırım, Vodina gibi Balat’ın ana caddelerinde Yahudilere ait evler ve dükkanlar bulunmaktaydı. Balat’ta, varlıklarını hala koruyan Ahrida ve Yanbol Sinagogları, Or-Ahayim (Hayat Işığı) Hastanesi ve bir zamanlar çarşı esnafının büyük çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu Çıfıt* Çarşısı gibi az sayıda mekân ayakta kalabilmeyi ise başardı.
Çıfıt Çarşısı, Balat’ın sosyal ve kültürel yaşamında, Yahudilerin toplumsal hafızasında yer edinen en önemli mekânlardan biri. Çarşı’yı ilerleyen yaşına rağmen dönemin tarihsel tanıklarından Rafael Molho (1938) şöyle hatırlıyor: Üvey annemin babası Lazar Behar’ın Balat’ta bir kahvehanesi vardı. Sonradan Hayko Kahvesi olarak anıldı. Karşı sırasında şekerci Belifante, daha aşağılarda Berber Sabetay, Boyacı Haşim… Biraz ilerisinde Milli Piyangocu Filiba. Derken köşe başında Karakol. Manav Kapa’nın karşısında Manav Pepo Almozlinos vardı. Zaten esnafın yüzde doksan beşi Yahudi’ydi. Evimizin tam karşısında Manav Avramiko otururdu (Tarablus, s.43)
Tıpkı Rafael Molho gibi Aron Levi (1934) de “çarşıdaki dükkanların çoğu Yahudi esnaflara aitti” (Tarablus, s.106) diyerek o dönemde Balat’taki yaşamlarını ve Çarşı’yı şöyle aktarıyor: Evimiz Balat Çarşısı’na yakındı. Ev denilince tek heceli, kuru, gösterişsiz bir kelimeyle karşı karşıyayız. Oysa öyle değildi. Yuva demek daha doğru olur belki. Balat bir “yuva”ydı. Çarşımız çok zengindi. Civar semtlerde yaşayan İstanbullular, Salma Tomruk, Kasturya (Tekfur Sarayı), Draman, Fener ve Edirnekapı’dan alışverişe gelirdi. En temel gereksinimlerimizi karşılamak üzere kurulmuştu sanki. Akşamları herkesin buluşma yeriydi. Sinagog çıkışında Çarşı ve ana caddeler kalabalıklaşırdı (Tarablus, s.106) Aron Levi ayrıca Balat için “Balat bizim dünyadaki köşemizdi. Balatlılar fakirdi, ekonomik sıkıntı içinde olmalarına rağmen mutluydu, kanaatkârdı ve hayattan zevk alırdı (Tarablus, s.107) diyor. Tıpkı Balat gibi Haliç’in karşı kıyısındaki Hasköy de bir zamanlar Yahudi Cemaatinin yoğun yaşadığı semtlerdendir. İki semt arasında akrabalıklar, arkadaşlıklar gibi sıkı bağlar kadar çekişmelerin de olduğu söylenir. İki semtte yaşayan Yahudilerin kendi aralarında birbirlerine mansevo (delikanlı, yiğit, gururlu) ve pasika (cılız, korkak, pısırık) diyerek atıştığı söylenir. Bu atışmaya rağmen Balat ve Hasköy arasında sıkı ilişkilerin olduğunu söylemek mümkün.
Suzan Nana Tarablus’un Çek Kayıkçı Balata! kitabına da adını veren kayıklar, bu ilişkiyi sağlayan en önemli araçlardan biri. Kitapta Balat’tan Hasköy’e, Hasköy’den Balat’a kayıklarla yapılan yolculuklara sıkça yer verilir. Bu yolculukların amacı kimi zaman akraba, arkadaş ziyaretleri olurken kimi zaman da okul yolculuğu (Balat’tan Hasköy Alliance Israelite Okulu’na giden öğrenciler tarafından) olabilmektedir. Kitapta yer verilen, tarihsel tanıklardan Moiz Behar (1940) bu yolculuklardan birini şöyle anlatıyor: Hasköy’ün tam karşısı olan Balat’a adam başı üçer kuruş ödeyerek kayıklarla gider, Or-Ahayim Hastanesi’nin hemen yanındaki boş alanlarda piknik yapardık. Bir de üstleri tenteli olan özel kayıklar vardı (Tarablus, s.175)
İki semt arasındaki ulaşımı sağlamak için vaktiyle bir de ahşap bir köprü inşa edilmiştir. 1852 yılında Mıgırdiç Cezayirliyan tarafından yapılan ve 1962 yılına kadar kullanılan köprü, Balat ve Hasköy’ü (Ayvansaray ile Piri Paşa mahalleleri) birbirine bağlamıştır. Daha çok Yahudi Cemaati tarafından kullanıldığı için köprüye “Yahudi Köprüsü” de denmiştir (kapakta yer alan, Claude Marie Ferrier tarafından 1857 yılında çekilen fotoğraftan köprüyü görmek mümkündür). Geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren ise hem Balat’ın hem de Hasköy’ün Yahudi nüfusu giderek azalmıştır. 20 Kur’a Nafıa Askerliği (Nisan 1941-Temmuz 1942), akabinde Varlık Vergisi (1942) ve son olarak 6-7 Eylül Pogromu (1955) gibi farklı şiddet olayları sonrasında Balat ve Hasköy’de yaşamını sürdürmekte güçlük çeken Yahudiler, bu semtlerden göç etmek zorunda kalır. O dönemin tarihsel tanıklarından biri de 1934 yılında Balat’ta doğan Edit Hamson’dır.
Babasının Nafıa Askerliği yapmak zorunda kaldığı dönemde ailesinin çok zorlandığını belirten Edit Hamson, ayrıca Varlık Vergisi sebebiyle komşuları Mösyö Levi ve kayınpederinin yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Varlık Vergisi zamanında toptan kağıtçılık yapan Mösyö Levi’ye çok yüksek bir miktar koydular. Evini, her şeyini, karısının mücevherlerini sattı. Bu büyük meblağı ödemesine rağmen yine de kabul etmediler, Aşkale’ye gönderdiler. Baruh Aşem (Tanrı’ya şükür) sağ döndü! Geçimini iğne işi yaparak sağlayan, Kuzguncuklu kayınpederim de Mösyö Levi’yle aynı kaderi paylaştı. Zavallı bütün varını yoğunu sattı. Yetmedi, Aşkale’ye gönderdiler. O da hasta döndü, çok sonra iyileşti. A Dio zavalli, negro pekado (Tanrım, zavallı, yazık ona) neler neler yaptılar Aşkale’de… Taş kırmak, yol yapmak… Kötü şeyler yaşadılar. Üstelik Erzurum’un dondurucu soğuğuna dayanmak zaten başlı başına bir meseleyken! (Tarablus, s.120) Balat’ı terk etmek zorunda kalan Yahudi Cemaatinin büyük çoğunluğu gibi Edit Hamson da çok sevdiği Balat’tan ayrılarak İsrail’e göç etmek zorunda kalmıştır. Edit Hamson yıllar sonra çok sevdiği Balat için şunları söylüyor: Balat’ı sadece hayallerimde yaşıyorum artık. Bunca yıldan sonra geri dönmek istemem. Çünkü orası artık benim Balat’ım değil! (Tarablus, s.122)
Kaynakça: * Çıfıt: Osmanlı döneminde Yahudiler için kullanılan Çıfıt kelimesinin, Farsçada Yahudi anlamında kullanılan “cahud” ya da Arapçadaki “ceḥūd” kelimesinden geldiği söylenmektedir. TDK’ya göre Çıfıt kelimesinin bir diğer anlamı ise hilekâr, düzenbaz. Türkçede böylesine pejoratif bir anlama gelecek şekilde kullanılması sebebiyle Yahudi esnafın büyük çoğunluğunu oluşturan çarşıya Çıfıt Çarşısı denmiştir. Çıfıt Çarşısı, ayrıca yine TDK’ya göre “türlü şeylerin karmakarışık bir durumda bulunduğu yer” anlamına da gelmektedir. Suzan Nana Tarablus, Çek Kayıkçı Balat’a! Hayatlar- Tanıklılar- Anılar, Varlık Yayınları, İstanbul: 2021. Reşat Ekrem Koçu, “Balat”, İstanbul Ansiklopedisi içinde, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat Kolektif Şirketi, İstanbul, 4: 1961-1965. Şalom Gazetesi; https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/100315/istanbulda-yahudi-cemaatinin-yasam-alanlari son erişim tarihi: 20.01.2024. https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/100396/Istanbulacuteda-yahudi-cemaatinin-yasam-alanlari-2–galata-ve-balat erişim tarihi: 20.01.2024.